

30'dan Sonra
Bir yaş daha almama kısa bir süre kalmışken kendimde fark ettiğim değişimlerden bahsedeceğim biraz size. Aslında çok da yabancı olduğunuz bir konu olduğunu düşünmüyorum. Çünkü gerek sosyal medya, gerekse gerçek hayatta bir çok nokta da karşımıza çıkan 30 yaş sonrası değişimi :) Bunları anlatırken bazen içimi fazla açtığımı bana ait tüm hassas durumları ortaya döktüğümü düşünüyorum. Daha doğrusu bir arkadaşım bunu sorduğunda geldi düşünce kaldı aklımın bir köşesinde. Ama bu düşünceyle kendimi kısıtlarsam sizinle paylaştıklarım ne kadar samimi olabilir ki? Değil mi? O yüzden şimdi yazarken kim neyi düşünür, neyi yanlış anlar düşünmeden yazacağım. İşte bende bir süredir değişen düşüncelerden biri belki de en önemlisi: kim ne der diye düşünmeden yaşamak, yazmak, okumak, gezmek, gitmek, gelmek,....
Sık sık duyduğumu bir söylem vardır ya hani "30'dan önce, 30'dan sonra" diye. İşte o öyle bir günde bıçak kesiği gibi değişmiyor. Ama kesinlikle böyle bir durum var. Kiminde 30, kiminde 28, kiminde 33... Mesela ben 32den sonra değişmeye başladığımı çok net hissettim evet ama o değişimin tamamlanması 32 yaşımda oldu. Sizler kaç yaşında hissettiniz bu değişimi ya da hissettiniz mi daha doğru bir soru olur sanki.
İnsanlar kırılmasın, üzülmesin, incinmesin, yanlış anlamasın diye onların isteklerini kendi isteklerimin önünde tutardım. İstemesem de giderdim, hoşlanmasam da yapardım. Şimdi her zaman olmasa da daha sık "hayır" diyebiliyorum. Çünkü benim hissettiklerim önemli olan. Çünkü insanlar odaklı yaşayınca kendini, öz değerini kaybediyorsun. Çünkü hayat kısa. Daha bir çok çünkü sayabilirim. Ama işin özünü anladınız siz bence. Burada olay kişiler değil, olay sensin, olay benim. Bu noktada oldukça önemli bir çizgi var: Kendi isteklerini ön planda tutmakla bencillik arasında. Bu dengeyi tutturabilmek de elbet zaman alıyor. Değişim sancısı işte bunlar. Artık dengeyi tutturabilme konusunda genel bir başarı elde ettiğimi düşünüyorum. Yerinde bir "hayır" size kendinizi iyi hissettirir. Hayır demekten korkmayın. HAYIR. (Bazen oldukça zor oluyor ve yine kırmak istemediğiniz sizin için değerli insanlara biraz daha toleranslı olabilirsiniz :))
Farkındalığımın arttığı, değiştiğimi hissettiğim başka bir noktaya gelecek olursak... Negatif veya kendiyle sorununu çözememiş insanları hayatımdan çıkarmak ya da belli bir mesafede tutmak. Neden mi? Hayat yeterince zor, ekonomi, çalışma saatleri, yorgunluk, trafik, hastalık,... Tüm bu zorlukların yanında bir de sürekli negatif olan insanlar hayatı daha da zorlaştırmak ve bizi aşağı çekmekten başka ne yapıyor? Sürekli şikayet etmek, yaptığı hiç bir aktiviteden keyif almamak, yediklerinin tadına varamamak, bardağın sürekli boş tarafını görmek, olumsuzu çağırmak, kısacası hayatı kendine dar etmek. Yalnız dikkatinizi çekmek isterim realist değil pesimist insanlardan bahsediyorum. Elbette ki polyanna olalım ya da hiç dert, sıkıntı, sorun konuşmayalım demiyorum. Hepsinin belli bir dengesi olmalı. Gelin birlikte düşünelim; bir arkadaşınız var sık sık görüştüğünüz. Her görüşmenizde sorunlarını anlatıyor, sorunları hiç bitmiyor, hayatında hiç iyi bir gelişme yok. Müdürüyle kavga ediyor, iş arkadaşlarıyla arası kötü, spor hocasıyla sıkıntı yaşıyor, her yerde her zaman ona haksızlık yapılıyor, hayatında ona göre mutlu olabileceği hiç bir alan yok. Bir de üzerine sadece kendi anlatıyor asla sizi ve sizin hayatınızı dinlemiyor. Bu insanla sürekli görüşmek size tam olarak ne hissettirir? Bence benim vereceğiniz cevap üzerine pek bir şey söylememe gerek kalmıyor. Zor dönemden geçen, destek olmanız gereken arkadaşlarınızdan bahsetmiyorum tabi ki. Beni hemen düşüncesiz kötü insan yapmayın. Genelden bahsediyorum. Yoksa hepimiz her zaman yüksek enerji ile gezmiyoruz sonuçta :) Beraber ağlamaktan, surat asıp oturmaktan bile keyif aldığım bir çok insan var benim hayatımda. Ama işte yine aynı noktaya geliyoruz: Tüm duygularımız dengede olmalı.
Ben hayatıma, bana huzur, mutluluk, değer katan insanlarla olmaktan keyif alıyorum artık. Hem dertleşip ağlayabildiğim hem eğlenip gülebildiğim. Beni yanlış anlamak için çaba sarf edip olumsuzluk yaşatan değil de ben seni biliyorum diyebilen insanlar bana iyi geliyor. Sorguya çekilirmiş gibi hissetmediğim sohbetler, yeni tatlar mekanlar keşfedebildiğim, dizi, kitap film konuşup kendime bir şeyler katabildiğim, üzüldüğümde ağlamak için omzunu uzatan, bıkmadan usanmadan sıkıntısını dinleyebildiğim. Kısacası hayattan keyif alan, dolu dolu yaşayan, ne istediğini bilen, kendinden emin, dengede, gülen insanlar. Hayat kısa tadını çıkaralım.
Biraz fazla sert ve net gelebilir bu yazdıklarım. Ama artık belli bir yaşa gelmişken isteklerimi bilmiyor olsaydım daha sıkıntılı olurdu bence:) Benim için 30'dan sonra değişen iki önemli özelliğimi paylaştım sizinle. Peki sizde neler değişti benimle paylaşmak ister misiniz?
Beni anladığınıza şüphem yok. Sevgiyle kalın.
#tununkitaplığı