top of page
aile, merhaba dünya, kısa öykü, kısa hikaye, hikaye yazmak, öykü yazmak, merhaba dünya

Merhaba Dünya 

Karanlık ve ıslak bu yer nasıl bir yer çözemiyorum. Sağ gitsem bir yere çarpıyorum sala gitsem başka bir yere. Ben biraz küçük olduğum için burası bana fazla büyük geliyor sanırım.

“Hey orada kimse var mı?”

diye sesleniyorum ama cevap yok. Nerede olduğumu bilmediğimden biraz korkuyorum. Kimse bana cevap vermiyor. Su sesinden başka duyduğum bir ses daha var. “dum dum” gibi ama “düm düm” de olabilir tam ayırt edemiyorum. Uzaktan suların arkasından bir ferahlık hissediyorum. İçimi ferahlatan, yalnız olmadığı hissettiren bir sıcaklık. Sebebini bilmiyorum ama bana çok iyi geliyor sakinliyorum. Sebebini zaman geçtikçe anlayacaktım ama biraz sabretmem gerekiyordu.

Günler geçiyordu, ben hala aynı karanlık havuz gibi yerdeydim. Sanki ağırlığım gittikçe artıyor gibiydi. Sonra bir gün çok değişik bir şey oldu. Ben uzaklardan sesler duymaya başladım. Hem de bana huzur veren o sıcaklıkla birlikte. Benimle konuşuyordu; ne kadar çok sevdiğini, beni dört gözle beklediklerini anlatıyordu. Beni bekleyen bu varlıklar neydi acaba? Bana ne yapacaklardı? Beni neden bekliyorlardı? Zarar verecek olsalar bende o sıcak his oluşmazdı sanki değil mi? Bu soruları onlara da sürekli soruyordum. Ama ya beni duymuyorlardı ya da duymamazlıktan geliyorlardı.

Zaman geçtikçe o karanlık havuzda sıkışmaya başladığımı hissediyordum. Bir gün acaba duvarları genişletebilir miyim düşüncesi ile var gücümle sonradan öğrendiğim adı ayak olan organımla ittim, ayağımı geri çekip tekrar ittim. Ama yok bana daha fazla yer açılmıyordu ne yazık ki. Fakat duvarın arkasından neşeli kahkahalar gelmeye başladı. Aynı zamanda konuşmalarda:

“ Aşkım koş ilk tekmesini atıyor bizim yaramaz.”

Tekme mi? Ne tekmesi ben sadece biraz daha rahat olmak istiyorum. Neden bahsediyor bunlar? Bir anda iki farklı noktadan küçük küçük vurmaya başladılar. “Hadi oğlum bir tekme daha...” Durmak bilmiyorlardı sabrediyordum ama asla durmuyorlardı. Beni rahatsız ettiklerinin galiba farkında değiller. Artık yeter deyip gerinip gerinip ( bu küçük alanda ne kadar gerinebilirsem) güzel bir tekme attım. Kadın sesi hafif bir acı ile “ahh” derken erkek sesi “aslan oğlum” diyordu. O sıcak sesli kadın bana seslendi sanırım : “Annenin canını acıttın ufaklık…” Annenin ne demek olduğunu bilmiyordum. Bir daha onu üzecek, canını acıtacak bir şey yapmamaya karar verecek kadar bir duygusallık oluştu ama içimde. Üzmeyecektim anneyi. O erkek sesi beni “hadi aslan oğlum” diye kışkırtsa da. 

Annem benimle çok ilgiliydi. Benimle sürekli konuşuyor, aramızdaki duvardan beni okşuyor, hikâyeler anlatıyor ve şarkılar dinletiyordu. Artık bu karanlık havuz bana eskisi kadar sıkıcı gelmiyordu. Sadece sığmakta biraz zorlanıyordum o kadar. Annemin benimle konuşması bana kendimi önemli hissettiriyordu. Beni görmeden bu kadar sevmesi benimle bu kadar paylaşım yapması o kadar güzel bir duygu ki. Güzel sesiyle anlattığı hikâyeler karanlık havuzda huzur bulmamı ve rahatlamamı sağlıyordu. Hatta bazen hikayenin sonunu duymadan uyuyakaldığım zamanlar oluyordu. Sonunu merak ettiğim için bir sonraki hikaye saatini iple çekiyordum belki annem yine aynı hikayeyi anlatır diye. Hala sonunu öğrenemediğim hikayeler var. Merakla onları tekrar okuyacağı zamanları bekliyorum. Dinlediğimiz müziklere gelince bazen böyle ağlamak istediğim müzikler çalıyor annem. Ellerini de duvara yerleştirdiğinde iyice değişik oluyorum. Hem onun sıcaklığı hem içimde değişik duygular uyandıran müzikler annemle çok özel zamanlar paylaşmamızı sağlıyordu. Bazen de böyle içimi kıpır kıpır eden müzikler çalıyorlardı. O zaman babamda yanımızda oluyor galiba çünkü duvardan bana dokunuyor ve sesleniyor. Hatta bazen babam anneme “hadi güzelim kalk üçümüz dans edelim.” diyor. Ve o an annem her zamankinden biraz fazla hareketleniyor galiba çünkü bende havuzda biraz sarsılıyorum. Ama yine de üçümüzün birlikte olması da eğlenceli dakikalar yaşamamız beni çok mutlu ediyor. O hareketli müzikten sonra da genelde kendimi yorgun hissedip hemen uyuyorum. İşte bu karanlık havuzda tek başıma olsam da annem benim hiç yalnız hissetmeme izin vermiyor. Hatta bazen “laf aramızda” diyerek söze başlayıp o gün onu kim kızdırdıysa kim üzdüyse bana anlatıyor. Annemi üzdükleri için ben onlara kızgınlık hissediyorum. Ama sonra babam gelince annemi sakinleştiriyor ve biz yine o eğlenceli anlarımıza dönüyoruz.

Günler böyle geçerken, bir gün içinde yüzdüğüm o havuzun suyu gitti ve arkadan annemin çığlıkları gelmeye başladı. O duvarın arkasında bir hareketlilik vardı. Su azaldıkça bende panik olmaya başlamıştım. Annemin çığlıkları da beni iyiden iyiye korkutuyordu. Sonra anne ve babamın sesinden başka bir sürü ses daha duymaya başladım. Annemin ağlıyor olduğunu da biliyordum. Ellerini arada bir yine duvara dayadığı için sıcaklığı hissediyordum. Annem sürekli bağırıyor, çığlık atıyor ve değişik hareketler yapıyordu. Sonra bir sessizlik sakinlik oluyordu. Bir süre bu şekilde bir hareketli bir sakin  devam etti. Bu kısmı sizinle paylaşmak istemiyorum çünkü hepimizin buradaki yolculuğu farklı olurmuş. Dünyaya gelince konuşulanlardan anladım. Aaa evet evet bu arada ben dünyaya geldim.

“Merhaba Dünya”

Bana sıcaklık ve sevgi hissini veren dokunuş meğer annemin elleriymiş, şimdi anlıyorum. Artık annemin kollarındayım ve o hissettiklerimin kaç katını hissediyorum anlatamam. Sizde anlayamazsınız bence. Annem yüzünde bir gülümseme ile ve sıcacık duygulu gözlerle bana bakıyor. Elleri ile ellerimi tutuyor, öpüyor, kokluyor adeta dokunmaya kıyamıyor gibi ama bir o kadar da sıkı sıkı sarılmak ister gibi. O incecik parmaklarıyla saçlarımı okşuyor, yanaklarıma dokunuyor. Gözleriyle, dokunuşlarıyla bana duygularını anlatıyor. Beni ne kadar sevdiğini, hep yanımda olacağına dair söz verdiğini, üzülmemem için elinden geleni yapacağını anlatıyor adeta. Biz bu duygusal anları yaşarken odanın kapısı açılıyor ve biri nefes nefese biraz yorulmuş biraz da heyecanlı bir şekilde odaya giriyor. Sonra anneannem olduğunu öğrendiğim kısa beyaz saçlı gözlüklü bir kadın beni annemden alıp odaya giren kişinin kollarına bıraktı. Babamın kolları, kendimi o güçlü kollarda güvende hissediyorum. Sanki kimse bana zarar veremezmiş gibi. Benim babam en güçlüsü aynı zamanda en duygusalı. Çünkü benimle konuşmaya çalışırken dudakları titriyor. Derken pıt diye yukardan bir su damlası geliyor. Ben “offf yine mi su” derken kendi kendime, birde baktım ki babaannem olduğunu öğrendiğim saçı ensesinde topuz yapılmış zayıf bir kadın bizim yanımıza gelip “Mutluluk gözyaşları mı bunlar oğlum?” diyor. Demek babam beni gördüğü için çok mutlu ve gözyaşı döküyor. Annem desen bana bakmaya bile kıyamıyor. Desenize ben çok seviliyorum. Bakalım ne kadar seviyorlar beni diye düşünürken ağlamaya başlıyorum. Benim sesime uzakta koltukta oturan o iki yaşlı erkekte kalkıp yanımıza geliyor. Yaa diyorum oh oldu size ben gelmişim taa nerelerden siz orada oturup keyif yapıyorsunuz. Annemin kucağına geri dönerken oyunuma şimdilik ara veriyorum. Yorulduğumu hissediyorum ve o kollarda uykuya bırakıyorum kendimi.

Bir gün sonra o küçük hastane odasından ayrılmak için hazırlık yapıyoruz. Annemle birlikte arabada arka koltuğa oturuyoruz. Anlıyorum ki artık annem için ben birinci plandayım kusura bakma babacığım. Eve geliyoruz bizim evimizmiş. Benim için hazırlanmış bir oda varmış. İnanabiliyor musunuz? benim için bana özel hazırlanmış… Annem kucağında odamı gezdiriyor bana. Her şey bembeyaz ferah ferah. Duvarda küçük sarı yıldızlar olan bir oda düşünün. Sarı aksesuarlarla tamamlamış odamı benim canım annem. Benim yine uykum geliyor ne çok uykum geliyor. Tam uykuya kendimi bırakacağım sırada anneannemin sesini duyuyorum: “uyuyup büyüyecek benim aslan torunum”. Demek büyümek için uyumam gerekiyor. O zaman çok uyusam çabuk büyür müyüm?

Mutluyum, huzurluyum uyuyorum uyanıyorum annem yanımda. Babam bazen yanımda bazen değil. İşe gidiyormuş bana mama almak için öyle diyorlar. Oysa ne gerek var diye geçiriyorum içimden, mama falan para kazanılması gerektiğini tabi ki biliyorum. Bütün gün annemle baş başa zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Hiçbir şey yapmadan sadece kollarında olmak bile sıkıcı gelmez bana. Ben hayatımdan böyle memnunken annem bana birlikte son günümüz olduğunu söylüyor. Hemen korkuyorum ve ağlamaya başlıyorum. Kucağına alıp sakinleştiriyor beni onun kucağında sakinleşmemek ne mümkün. Siz büyükler bizim verdiğimiz tepkileri anlamasanız da biz her şeyi anlıyor ve ona göre tepkiler veriyoruz. Annem de çalışmaya başlayacakmış ben bazen anneannem bazen de babaannemle olacakmışım. Aslında hiçte kötü gelmiyor kulağa ama yine de annem ve babam da olsalar.

İşte o sabah geldi. Her sabah olduğu gibi uyandık aslında. Annem önce karnımı doyurdu sonra beni hazırladı. Ardından kapı çaldı gelen anneannem. O an ayrılık vaktinin geldiğini anladım ama annemi üzmemek için gülücükler attım ona. Babamla birlikte çıktılar kapıdan. Artık yalnızdık. Annemin yanımda olmaması garip bir duygu olsa da anneannemde beni mutlu etmek için nasıl tatlı çabalar içinde. Hava kararmaya başladı ve işte o an geldi kapı çalıyordu. Oley annemler gelmişti. Annem kucağına aldı beni öptü, kokladı bende bol bol güldüm ona. Aslına bakarsanız çokta zor geçmemişti gün. Bu düzene de alışabilirdim sanki böylece huzursuzlukta çıkmazdı. “Allahım ne kadar da olgun bir bebeğim.” dedim kendi kendime.

Çok uzun bir süre düzen bu şekilde devam etti. Anneannem, babaannem hatta bazen dedelerim bile bizdelerdi. akşamları annem ve babam geliyor birlikte yemek yiyoruz, oyun oynuyoruz, uyuyoruz, uyanıyoruz. Annem yemek hazırlarken babam benimle oyunlar oynuyor, beni güldürmek için komik şeyler yapıyor. En güzeli de beni havalarda uçurması oluyor. beni kucağına alıyor havaya atıyor ben kollarımı açıyorum dünyayı kucaklar gibi. Annem korkarak bize bağırıyor. Babam göz kırpıyor bana sonra beni tekrar havaya atıyor. Aramızdaki bu anlaşma hoşuma gidiyor uçarken kahkahalar atıyorum. Yemeğimizi yedikten sonra daha sakin zaman geçiriyoruz. Annem yanıma oturuyor bana aldıkları o güzel oyuncaklarla oynuyoruz. Bana hep farklı eğitici oyuncaklar alıyorlar. Gün içinde benimle birlikte olan kişilerle de bu oyunlar oynuyoruz. Ama akşam bana daha farklı bir keyif veriyor lütfen kızmayın bana. Bütün akşamı annem, babam ve ben birlikte geçiriyoruz. Yorulduğumda annemin kollarında kendimi uykuya bırakıyorum. Dünya benim etrafımda dönüyor gibiydi. Her sabah gelen kimse anneannem, babaannem, dedelerim hep bana bir şeyler getiriyordu. Omuzlarda taşınıyordum. Bir ağlasam herkes başıma toplanıp beni mutlu etmeye çalışıyordu. Hastalanınca annemle babam başımda bekliyorlardı. Beni bu kadar sevmeleri nasıl güzel bir duyguydu. Her şey çok güzel gidiyordu. Ta ki o güne kadar. O günü size detaylı anlatmak istiyorum.

Özel bir hazırlık olduğu belliydi. Ama anlam verememiştim. 2. Yaş günümü yeni kutlamıştık onun hazırlığı olamazdı. Ben özel bir şey de yapmamıştım son zamanlarda. Yemek takımları çıktı sofra kuruldu. Annem benimle her zamankinden az ilgileniyor ve yüzünde bir gülümseme var. Ben de onun bu hazırlığını oyuncaklarımın arasından izliyorum. Huzursuz olmuştum bu durumdan ve benimle ilgilenilsin diye mızmızlık yapıyordum. Tüm çabalarıma rağmen her şey eksiksiz hazırlanmıştı. Kapı çaldı. Ben gözlerimi diktim kapıya bakıyorum. Eee gelen babaannemler… Bu özel hazırlık neden acaba diye düşünürken kapı bir kez daha çaldı. Bu sefer de anneannemlerdi. Kafam iyiden iyiye karışmıştı. Annem hariç herkeste soru işaretleri vardı.

Hepimiz yemek masasında yerimizi aldık. Bende mama sandalyemle annemin yanındaydım. Tüm masa çıt çıkarmadan annemin yapacağı açıklamayı bekliyordu.

Devamı daha en yakın zamanda :)

 

#tununkitaplığı

TU'NUN KİTAPLIĞINA
HOŞGELDİNİZ...

tunun kitaplığı blog
bottom of page