

Hundertwasser Evi
Viyana’da son gün…
Viyana’dan herkese son bir günaydın… Gelişimiz daha dün gibi olsa da dönme vakti geldi çattı işte. Bugün kahvaltıya çıkmadan önce hazırlanmanın dışında bir görevimiz daha var: Valizlerimi kapatıyoruz. Kahvaltımızı yapıyor sonra odayı boşaltıyoruz. Valizlerimizin otelde kalmasına izin veriyorlar. :) Otel bizden her şekilde artı puanları almaya devam ediyor.
Viyana’nın ikonik yapılarından biri olan Hundertwasser Evi’ni görmeden olmaz diyoruz. Aslında otelimizle arası 20 dakikalık bir yürüme mesafesi olsa da bugün zamanımız oldukça kısıtlı olduğu için toplu taşımayı tercih ediyoruz. Otelimizin önündeki duraktan tramvaya bindikten 10 dakika sonra Hundertwasser Evi’ndeyiz. Görsellerden de görebileceğiniz gibi oldukça renkli bi bina bizi karşılıyor. Hundertwasser Evi’nin olayı zaten farklı mimarisi. imari yapıyı inceleyip, fotoğraflarımızı çekirdikten sonra hemen karşısında yer alan hediyelik eşya dükkanlarına giriyor biraz geziyoruz. Çıktığımızda evin önünü bomboş gördüğümüz için tekrar bir fotoğraf faslı oluyor. Çünkü inanılmaz kalabalık, turist grupları oldukça fazla ve boş bulmak pek mümkün değil.

Hundertwasser Village

Hundertwasser Evi
Eee biz de bulunca değerlendiriyoruz. Geldiğimiz duraktan tekrar tramvaya binerek Cafe Sacher’e doğru yol alıyoruz. Viyana’ya gitmeden önce meşhur tatlısı sacherin burada yenilmesi gerektiğini duyduk ve rezervasyonumuzu yaptık. Şimdi o rezervasyona gidiyoruz. Cafe Sacher aslında bir otelin kafesi. Ama sacher tatlısı ile oldukça ünlenmiş. Kafeye girdiğimizde yine kendimizi ortaçağ filmlerindeymiş gibi hissediyoruz. Mimarisi, dekorasyonu, garsonların kıyafetlerine kadar tüm ince detaylarda dönemi yaşıyoruz. Soğuk kahvelerimizi içip sacher tatlımızı yiyor konseptin tadını çıkarıyoruz.
Şimdi tempolu bir yürüyüş gerekiyor. Çünkü Hoher Meydanında bulunan Anker Saatine (Ankeruhr) gidiyoruz hatta koşuyoruz. Koşmamızın sebebi: Her öğlen saat 12:00’de on iki ünlü şahsiyetin figürünün geçit töreni yapması. Ayrıca saatin başka bir özelliği ise yatay dizayn edilmesi ve on iki ünlü şahsiyetin geçişinde hepsine farklı bir müziğin eşlik etmesi. Tabi ki 12:00 olmadan orada olmayı başarıyoruz. Güneş tepemizdeyken telefonlar elimizde geçit törenin başlamasını bekliyoruz. Beklediğimden çok daha uzun bir süreç oluyor. Ama gördüğüme memnunum hatta görmeden dönsem üzülebilirdim.

Anker Saati (Ankeruhr)

Anker Saati (Ankeruhr)

Hundertwasser Village

Cafe Sacher

Judenplatz
Vaktimiz kalırsa gideriz diye düşündümüz bir yer vardı: Judenplatz. Baktık saatimiz havalimanına geçmek için oldukça erken hemen konum alıyoruz. 5 dakikalık mesafede olan Judenplatz’ı da görüyoruz. Yahudi mahallesi olarak geçen Judenplatz koca bir meydan ve meydana bakan binalardan oluşuyor. Hem saatin hem sıcağın etkisiyle sanırım oldukça boş. Mahalleden geçiyor ve merkeze çıkıyoruz. Hala vaktimiz olduğu için kendimizi mağazalara girerken buluyoruz. Bir spor ayakkabı mağazasına girmemizle kendimizi kaybediyoruz sanırım. Çünkü son yarım saat kala biz toplamda beş çift ayakkabı alarak mağazadan çıktık. En son elimizde koca mağaza çantaları ile otele koşuyorduk. Neyse hemen valizlerimizi alıp otelden çıkış yaptık.
Havalimanından otele gelirken hiç zorluk yaşamadığımız için giderken de oldukça rahattık. Ama Wien Mitte durağına geldiğimizde işler değişti. Öncelikle yine bilet alacak otomatları bulamadık. Her birimiz farklı yerlere gidiyorduk sürekli. Herkeste hafif bir panik hali ve gerginlik başlamıştı ama kimse kimseye çaktırmamaya çalışıyordu. Sorduğumuz kişilerin de bizi güzel yönlendirdiklerini söyleyemeyeceğim. Bir de bizimle beraber havalimanını arayan bir çift vardı. Sonra hep beraber hareket etmeye başladık.Bilet otomatlarını bulup biletleri aldık. Sonra trenin geleceği durağı bulmak için 3-4 farklı yere gittiğimizi söyleyebilirim. Bizim S7 ile havalimanına gitmemiz gerekiyor. Ama biz hep 3 ve 4 görüyoruz. Oysaki mantık çok basitmiş. Trenlerin hepsi Peron3 ve Peron4’e geliyor. Bizim numaralarına dikkat etmemiz gerekiyormuş. Sonuç olarak kendimizi S7 trenine attık ve havalimanına geldik. Şimdi alışverişlerimizin tax freelerini almak için uğraşacağız. Aslında uğraştık sayılmaz çünkü kolay bir işlemi var. Sadece bagajınıza verdiğiniz ürünlerin işlemlerinin tax freelerini pasaport kontrolünden geçmeden kabin bagajı olanlarınkini ise pasaport kontrolünden sonra yapıyorsunuz. Merak edenler olursa daha detaylı bilgi için mesaj atabilirler yardımcı olmaya çalışırım. Havalimanında uçak öncesi karnımızı doyuruyoruz ve dikkatimi çeken bir durum oluyor. Havalimanı fiyatları ile merkez fiyatları arasında yok denecek kadar az bir fark var bizde olsa oooo…..
Önce İstanbul sonra Ankara uçuşları ile Esenboğa’ya geliyoruz. Bizi bir sürpriz karşılıyor. Hac kafileleri ile birlikte geldik. Esenboğa’daki karışıklığı ve kalabalığı anlatmaya gerek var mı? Bence tahmin edebiliyorsunuz. O kadar uçakla beraber indiğimiz için bagajlarımızı almamız çok çok uzun sürüyor. Bir de o insanları karşılamaya gelenlerin aileleri ile kalabalık dışarda da devam ediyor. Bagajlarımızı alıp dışarı çıktığımızda araçların normalde asla durdurulmadığı yerde tüm şeritlerin kapalı olduğunu ve kimsenin buna müdahale etmediğini düşünün. Dört şeritli yolun üç şeridine park edilmiş kalan bir şeritte insanlar yolcularını alıp devam ediyorlar. Neyse bir biraz zaman alsa da evlerimize geliyoruz.
Kapanışımızın bile hareketli olduğu bir tatili sonlandırdık. Ben Viyana’yı gezerken çok keyif aldım ve şehri çok sevdim. Yol arkadaşlarıma eğlenceli vakitlerimiz için çok teşekkür ederim. Size de beni sabırla takip ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Kısa zamanda görüşmek dileğiyle…..
#tununkitaplığı