

Yazmak iyileştirir..
Yazmaya başlamaya uzun zaman önce karar vermiş ve ilk yazımı yaklaşık üç sene önce sizinle paylaşmıştım. Sonra kısa öyküler ve çeşitli denemelerle devam ettim. Aslında kötü gitmediğime hatta iyi olduğuma bile inanıyordum. Sonra ne olduysa bir an da duygularımı yazıya dökememeye başladım. İki seçenek vardı ya çok yoğun hissediyor hislerimi ifade edecek doğru kelimeleri bulamıyordum ya da artık kendime bu konuda güvenmiyordum. Ama atladığım küçük bir nokta vardı: her eylem gibi yazı yazmakta bol bol pratik istiyordu. Ben bunu ne yapıyordum önce bunu sorgulamalıyım?
Dönüp kendime sorduğumda alacağım cevap belli aslında. Yeterince üzerine düşmediğim ve pratik yapmadığımı kabul etmeliyim. Peki neden mi tekrar buradayım. Ve kalem elimde?
Bu sorunun cevabına gelecek olursak. Beni tekrar motive edecek bir etkene ihtiyacım varmış sanırım. O etken hiç beklemediğim bir anda hayatın akışında karşıma çıktı diyebilirim.
Geçenlerde konudan çok alakasız ve beni asla tanımayan bir insanın bana sanatla, üretmekle ilgilenmelisin demesinden yola çıkarak yazı yazmanın buna dahil olup olmadığını sorgulamaya başladım. Hatta sesli olarak sordum da diyebiliriz. O kişi sadece kendim için yazmamam yazdıklarımı paylaşmam gerektiği konusunda oldukça ısrarcı oldu. Ama ne yazdıklarımı okumuşluğu ne de benimle ilgili en ufak bir fikri vardı. Bu durumu yaşamamanın böyle bir şeyle karşılaşmanın etkisinde kalarak bu satırları yazıyorum. Bu satırlar kimin hayatına nasıl dokunur ya da dokunur mu onu bile bilmeden, kim ne düşünür diye sorgulamadan yazıyorum. Sadece kendim için.
Yazmak başlı başına bir terapi yöntemi olabilir. Evet belki deneme, öykü yazmadım bu ara dönemde ama çıkmaza düştüğüm, öfkemle baş edemediğim, duygularımın ağırlığını taşıyamadığım zamanlarda bir arkadaşımla, bir dostumla dertleşir gibi döktüm içimdekileri kağıda. O yazdıklarım fazla özel ve kişisel olduğu için sizinle paylaşılmadı, kimseyle paylaşılmadı sadece benimle kaldılar tabi ki. Aslında yazmıyor yazıdan uzaklaşmış değildim. Sadece sizinle paylaşabileceğim yazılar değildi yazdıklarım.
Şimdi tüm bunlardan bize ne tununkitaplığı dediğinizi duyar gibiyim. En azından bazılarınızdan belki de büyük çoğunluğunuzdan.
Haklısınız belki sizi ilgilendirmeyen duygu durumları bunlar. Ama işin özünde size anlatmak istediğim aslında çok bambaşka. Sizi de yazmaya teşvik etmek tüm amacım. En çıkmaza düştüğünüzde ve kimseyle paylaşamadığınızda kalemlerle sözcükler aracılığıyla kâğıtlara dökerek paylaşın dertlerinizi, duygularınızı. Ağlayarak, gülerek, hüzünlenerek… Bırakın dökülsün duygularınız. Ne kadar iyi geldiğine nasıl rahatladığınıza siz bile inanamayacaksınız. Öfkenizden kurtulacak, ağırlıklarınızı hafifletmiş olacaksınız. Yazmanın o rahatlatıcı gücüne siz bile inanamayacaksınız. Cahit Zarifoğlu'nunda dediği gibi: "Yazmak kendini iyileştirmek gibi."...
Asla nasıl yazıyorum acaba, alakasız cümleler mi kuruyorum, seçtiğim kelimeler doğru mu gibi endişelerin esiri olmayın. Sadece rahatlamaya ve hafiflemeye odaklanın. Ben şu an bu satırları yazarken aslında tam olarak böyle yapıyorum. Yeşilliklerin içinde Çok sevdiğim bir kafedeyim. Tek başıma oturdum kahvemi söyledim. Defterimi ve kalemimi çıkarırken önce biraz çekinsem de çantamdan çıkarıp masaya koyduğum an kelimeler kendiliğinden gelmeye başladı. Tek yapmanız gereken: Kendinizi rahat hissettiğiniz bir ortama gidin defteriniz ve kaleminiz yanınızda olsun en sevdiğiniz içeceğinizi söyleyin ve kendinizi bırakın…
Ve son olarak bu satırları okuyan sizlerden ricam söylediklerimi uygularsanız deneyimlerinizi benimle paylaşmanız… inanın ki sizin düşünceleriniz benim için çok önemli… hosçakalın.
#tununkitaplığı